Parmak emme : Bebek çeşitli nedenlerle parmaklarını ağzına götürüp emebilir. En fazla baş parmağını emer. Bazen ayak parmaklarını da ağzına götürüp emdiği görülebilir. Psişik doyumsuzluk, bedenini tanıma ve keşfetme, haz duyma gibi nedenlerle açıklanan veya hiçbir nedene bağlanamayan bir belirti olarak kabul edilebilir. İlk 1 yaş içinde parmak emime normal sayılabilirce de, çok sık tekrarladığı veya ileri yaşlarda da devam ettiği taktirde incelenmesi ve bir çare aranması gerekir. Büyük çocuklarda görülen parmak emmede, bebeklite anne-çocuk ilişkisinin olumlu düzeyde geçmemiş olduğu ve çocukta güven hissinin iyi gelişmediği kabul edilmektedir. Bu görüşe göre bebeklikte, özellikle uykuya dalarken annenin çocuğun yanında olması, beslerken çocuğu kucağında tutması gibi önlemler tavsiye edilmektedir.
Tırnak yeme : Çoğu zaman ruhsal gerilim içinde bulunan sıkıntılı, heyecanlı veya kızgınlık hislerini açığa vuramayan çocuklarda tırnak yeme, tırnak kemirme önemli bir uyumsuzluk olarak görülmektedir. 8-10 yaşları arasında daha sık rastlanır. Yetişkinlik çağında da sürebilir. Bastırılmış saldırganlık dürtüsünün etkisi ile ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Tedavisi gerekir.
Saç Koparma : Çocuğun kendi saçlarını büküp çekmesi, yolması, koparması kız çocuklarda daha çok görülen önemli bir uyum bozukluğudur. Çocukluğun erken dönemlerinde anne-çocuk ilişkisinde- ki duygusal yetersizlikler ve buna bağlı ruhsal gerginlikler ile ortaya çıktığı kabul edilen saldırganlık dürtüsü mide ve barsaklarda yumaklar yaparak hayatî önemde, tehlikelere neden olabilir. Beyin gelişmesi geri kalmış çocuklarda veya şizofreni başlayan gençlerde de saç koparma görülebilir.
Yalan : Çocukların gerçek dışı konuşmaları çok sık görülen bir durumdur. Burada büyük insanda olduğu gibi, hemen yalan deyimini kullanmak doğru değildir. Çünkü çocuk yaşının küçüklüğü oranında gerçeklerden uzaktır. Büyüdükçe ve geliştikçe gerçeği tanımaya, öğrenmeye başlayacak ve kendisinde gerçeklik duygusu gelişecektir. Bu nedenle küçük çocukta hemen yalandan söz etmek doğru değildir. Oyun sırasında mızıkçılık yapan bir çocuk sık sık gerçek dışı sözler edebiilir veya psikolojik ihtiyaçlardan, sık sık gerçek olmayan fikir ve sözlere sığınabilir. Cezadan, dayaktan korkarak yalan sayılabilecek sözler çocok tarafından sarfedilebilir. Ayrıca çocuk, kurduğu hayalleri gerçekmiş gibi ifade edebiir. Bazen de çocuksu denemelerle veya oyun gibi kandırmalarla gerçek dışı sözler ederek büyüklerin eğilimlerini öğrenmek isterler. Bütün bunlarda çocuğun gerçekle gerçek olmayanın arasındaki fark ve önemi ayırdedebilme düzeyine varmamış olması başlıca nedendir. Bir de ana-babanın söylediği yalanlara bakarak çocuğun da yalan söylemesi ve bunu benimseyerek alışkanlık haline getirmesi mümkündür. Bir çocuğun gerçeğe uygun olmayan sözler sarfetmesinin ne zaman doğal karşılanacağı ve ne zaman yalan kaıbul edilebileceği çocuğun zekâsı, gelişmesi ve yaşı ile değerlendirilebilir. Ayrıca sözü edilen konu da önemlidir. Çocuğun hiç değilse okul çağına girdikten sonra yaşantısı ile ilgili bir çok konuda gerçek duygusunun gelişmiş olması doğal olarak beklenir. Daha büyük çocuklarda ve gençlerde gerçeğe uygun olmayan sözler,artık yalan niteliği kazanmıştır bunları sıkça kullanılması ve bir alışkanlık haline gelmesi önemli bir bozukluk olup daha çok davranış bozuklukları gösteren ve suça yönelen çocuklarda görülür.
Çalma : Erken çocukluk çağından itibaren bir şeyi izinsiz alma sık görülen bir durumdur. Çocuğun bu davranışı bazen sadece bir terbiye sorunu ‘kabul edilerek, basitçe çalma diye de nitelendirilmiştir. Halbuki çocukta gerçek çalmadan söz edebilmek için mülkiyet duygusunun ve kavramının gelişmiş olmasına bakmak gerekir. Bu da ancak 7-8 yaşlarından sonra gelişmeye başlar. Oyun çağındaki kü- çü çocuk birçok oyuncağın kendisine ait olup olmadığını bilmekle beraber değeri hakkında bir fikri yoiktur. Kendi oyuncaklarını bırakır, unutur, sonrada başka çocukların oyuncaklarını alır. Bunlar istendiğinde kendisininmiş gibi geri vermek istemezler. 6-8 yaşlarında hatta daha büyükçe çocuklarda annesine veya babasına ait saat, mücevher, para gibi kıymetli bazen de kıymetsiz eşyaları gizlice alıp saklamak seyrek olmayan bir davranıştır. Aile içinde önemli bir olay sayılan böyle bir durumda çocuğun hırsızlığa başladığı, çaldığı sanılır. Oysa burada annesinden veya babasından yeterli sevgiyi sağlayamayan çocuğun onlara ait bir eşya ile tatmin yolu araması söz konusudur. Böyle bir durumda çocuğun sevgi ve şefkat ihtiyacının keşfedilmesi ve giderilmesi gerekir. Çocukların kendi aralarındaki oyunlarında, oyuncak veya okul aracının gizlice alınıp saklanması sonra da geri verilmemesi, unutulması veya unutturulması önceleri şaka veya bir oyun olan bu davranışı, gerçek anlamda çalmaya kadar götürebilir.
duygusal doyum sağlanmış olur. Bu aslında önemli bir suça yönelme ise de, psikolojik kaynaklı ciddî bir davranış bozukluğudur. Bazen de yankesici ve hırsız ortamı içinde yetişen çocuk, ailesi gibi çalmayı öğrenmek mecburiyetinde kalır. Burada ebeveynin davranışı benimseme örneği olarak alınır ve böyle çocuklar çalmayı bir alışkanlık hattâ meslek haline getirirler. Sonuç olarak uyumsuz davranışlar içinde ciddî bir sorun olarak kabul edilmelidir.
Ateşle oynama, ateş yakma : Bir çok çocukta kibritle oynamak kâğıt, çalı çırpı yakmak, sıkça görülen oyunlardandır. Bazen önemli yangınlar da böyle oyunlarla başlayabilir. Bu çeşit ateş yalkan veya ateşle oynayan çocuklarda her zaman ruhsal bir bozukluk bulunması şart değildir. İlkokul veya ortaokul çağındaki çocuklar çoğunlukla bilmeden yangınlara sebep olabilirler. Bunlara kaza demek daha doğrudur. Daha büyük çocuk ve delikanlılarda oyun sonucu kaza ile yangın çıkarmak veya kundaklamak arasındaki ayırımı yapmak kolay değildir. Ruhsal gerilimle önemli davranış bozuklukları gösteren, büyük çocuk ve gençler arasında kızgınlık, düşmanca hisler, intikam arzusu ve saldırganlık nedeniyle bilinçli veya yarı bilinçli yangın çıkarmak vardır, ancak nadir görülen bir eylemdir. Yaygın olan ateşle oynama ve yangın çıkarma, çocuğun otokritik (özeleştiri) yetersizliği ile ilgilidir.
Aşırı Hareketlilik : Bazı çocuklarda gelip geçici veya büluğ çağına kadar sürebilen bir özellik olarak aşırı hareketlilik görülebilir. Böyle çocuklar kısa bir süre bile bir yerde oturamaz, duamaz, bir işi sebatla yapamaz veya oyunu sürekli oynayamaz, orayı burayı karıştırır, adetâ kolu bacağı, bütün vücudu kıpır kıpır oynar. Çoğu zaman sıkıntılıdırlar. Sanki içten gelen bir dürtü çocuğu sürekli hareket ettiriyor gibidir. Dikkatleri dağınık ve yetersizdir. Atak hareketler sık görülür. Çoğunda da çeşitli sakarlıklar vardır. Bunların bir kısmı doğum sırasında veya bebeklikte çok hafif beyin zedelenmeleri geçirmiş çocuklardır. Bir kısmında ise ailenin ve yakın çevrenin telâşlı, hareketli, karmaşık düzeni çocuktaki aşırı hareketliliğin ve tedirginliğin başlıca sebebidir. Bütün çocuklarda kısa süreli, gelip geçici aşırı hareketlilikler görülebilirse de şiddetli ve uzun süreli olanlara önem vermek ve tedavi ettirmek gereklidir.